120 film

Serinin ilk bölümündeki aksiyon sahneleri ve özellikle final sahnesiylede hafızalarda kalan film, öyle görünüyor ki maceraya kaldığı yerden devam edecek. “Chev Chelios”u bu bölümde çinli bir gangsterin bir kalp nakli operasyonuyla kalbini ele geçirmesi ve onun yerine elektrik ve pil düzenekli bir kalp takılması sonucu, hayatına hem kalpsiz hemde kalbini geri almaya çalışacağı bir çıkmazda bulacağı yüksek gerilimli bir şekilde izleyeceğiz.

Truman Capote'nin 1958 tarihLi kısa romanı "Breakfast at Tiffany's",1961 yılında Blake Edwards tarafından aynı adLa sinemaya da aktarıLdı.

Katil, Ajan için çalışmaya başlayalı yüzellibeş gün olmuştur. Hayatını kazanmak için adam öldüren Katil -duyguları dışında- tam bir profesyoneldir. Bu duygular onun işlerini düzenleyen, iş bittikten sonra temizliği yapan ve onun nerede olduğu, ne yaptığı, nasıl yaşadığı konusunda biraz saplantılı görünen Ajana yöneliktir. Genç kadın, Katile olan zaafıyla mücadele etmiştir, ancak şans ya da şansızlık eseri ikisi bir türlü bir araya gelememiştir.

Yeniyıl ile birlikte, 32 yaşındaki bekar bir kadın olan Bridget, artık kendi hayatının kontrolünü ellerine alması gerektiğini farkeder ve bir günlük tutmaya başlar. Artık yatağının başucunda duran en provokatif, erotik ve isterik kitap kendi yazdığı olacaktır.Kendine hakim olmaya çalışsa da kendini iki erkeğin arasına sıkışmış olarak bulur. Bir tanesi gerçek olamayacak kadar doğru, diğeri ise bir o kadar yanlış ama bu yüzden de doğru.

a 13, 1963

George Washington McLintock (John Wayne), yaşadığı bölgenin en zengin adamıdır. Son iki yıldır okul için şehir dışında olan kızının dönmesini dört gözle beklemektedir. Diğer yandan, yıllar önce onu terkeden karısı da kızını almak için geri dönmüştür. McLintock, tüm kasaba halkı tarafından çok saygı duyulan bir adamdır ve kendince tüm yerli halk için adil bir yaşam sağlamaktadır. İnatçı karısı, kızı ve kasaba halkının verdiği sorumluluk altında ezilmeden hayatını sürdürmek için mücadele verecektir.

Birbirlerinden farklı karakterde olan Phil ve George adındaki iki kardeş, Montana vadisindeki en büyük çiftliğin sahibidir. Zeki ve başarılı bir adam olan Phil, zayıflığı hor görmektedir. Kendisini işine adayan, sessiz bir adam olan George ise sevgi dolu bir ruha sahiptir. İki kardeş yıllarca aynı çatı altında yaşamlarını sürdürmektedir. Ancak onların hayatı, George’un genç dul bir kadınla olan beklenmedik evliliği ile alt üst olur. Phil ise çiftliklerine yerleşen bu kadının varlığından oldukça rahatsızdır. Bu duruma bir son vermek isteyen Phil, kardeşinin eşini ortadan kaldırmak için amansız bir savaşa soyunur.

Nick Naylor, büyük bir sigara şirketinin sözcüsü olarak sigara üreticilerinin ve sigara tiryakisi olan insanların haklarını savunmaktadır. Ama bu iş sanıldığı kadar kolay değildir. Sigaranın sağlığa verdiği korkunç zararlar, kullanıcılar tarafından bile bilinen bir gerçektir. Sigaranın bu olumsuz imajını düzeltmek için yeni bir çalışma başlatan Nick, karşısında sağlık örgütlerini ve amansız bir senatörü bulur. Bunların hiçbirinden gözü korkmayan Nick için kırılma noktası, oğlunun ona bakış açısının değişmesi olacaktır.Kurnaz yapısı ve hiciv dolu senaryosu ile oldukça beğeni toplayan film, Amerika'dan son yıllarda çıkan en iyi komedilerden biri olarak değerlendiriliyor.

The Cider House Rules, evini terkeden, aşkı ve dünyada ait olduğu yeri bulan genç bir adamın hikayesi. Senaryoyu da yazan John Irving'in çok-satan romanından uyarlanan film, ailesini kaybetmiş ve kaldığı yetimhanenin doktoru Larch tarafından yetiştirilmiş Homer Wells'in hikayesini anlatıyor. Homer ve Larch'ın arasındaki ilişki biraz gariptir. Larch, Homer'a tıpla ilgili bildiği her şeyi öğretir. Ama Homer'ın istediği ve Larch'ın ona veremediği bir şey vardır: Hayatını sürmesi için gerekli kurallar...

Royal Tenenbaum ve karısı Etheline’nin üç çocukları vardır: Chas , Richie ve Margot. Ve Çift bir gün ayrılma kararı alır. Oysa o güne dek; Chas çocuk sayılacak yaştayken emlak işine girmiştir ve uluslararası finans dünyasında neler olup bittiğini bilecek düzeydedir. Margot oyun yazmaktadır ve henüz dokuzuncu sınıftayken elli bin USD’lik Braveman Grant ödülünün sahibi olmuştur. Richie teniste küçükler şampiyonudur ve U.S. Nationals finallerini üç yıl üst üste kazanmıştır. Şimdi, genç Tenenbaum’ların tüm bu parlak hayatı üzerinden ihanet, başarısızlık ve felaket dolu 20 yıl geçmiş ve herşeyin sorumlusu olarak kabul edilen kişi, genellikle ailenin babasıdır. The Royal Tenenbaums, bir dahiler ailesinin ve bu ailenin birdenbire, umulmadık şekilde bir kış toplantısı için yeniden biraraya gelmesinin hikayesidir.

Geçirdiği ağır bir kalp krizi sonrası, doktorların tüm karşı çıkışlarına rağmen hastaneyi terk eden Avukat Sir Wilfrid Robarts evine döner. Henüz ilk günden davalar kapısına yığılmıştır. Fakat bunlar arasında bir cinayet davası vardır ki, adeta Robarts’ı yeniden hayata döndürür. Leonard Vole adındaki bir adam, yaşlı bir kadını öldürmekle suçlanmaktadır. Fakat uzun yılların verdiği deneyimle Robarts genç adamın masum olduğuna inanmaktadır. Davayı üstlenir, fakat tam her şey sonuca bağlanacakken beklenmedik bir şey olur. Davalının eşi Christine Helm, kendisine karşı tanıklık etmeye başlamıştır. Fakat neden?

Avrupa sinemasının en yeni örneklerinden biri olup çok satan bir kitapdan filme uyarlanmıştır. Filmin kişinin kendi ağzından özeti şöyle: “Adım Laura. 19 yaşındayım. Filoloji öğrencisiyim ve eğitim masraflarımı ödemek için fahişelik yapmak zorunda kaldım. Bu durumda olan yalnız ben değilim. Sanırım benim durumumda olan 40 binden fazla kız öğrenci var. Her şey garip bir şekilde, nerede biteceği ve bu işin hesabını kendime nasıl vereceğimi düşünmeden başladı. Ağzımda gümüş kaşıkla doğmadım. Hiçbir zaman lüks ve refah içinde yaşamadım. Ama bu yıla kadar da herhangi bir şeyin eksikliğini de duymadım. Öğrenme isteğim ve üniversite yıllarımın yaşamımın en güzel ve sorunsuz yılları olacağına dair inancım vardı. Üniversite hayatımın ilk yılının tam ve gerçek bir kabusa dönüşeceğini hayal bile edemezdim.”

Cop

i 5, 1988

An obsessive, insubordinate homicide cop is convinced a serial killer is loose in the Hollywood area and disobeys orders in order to catch him.

Türkçesi ayna olarak çevirilen Andrei Tarkovsky'nin en kişisel filmi. Zaman kavramının tamamen yitirildiği şiirsel bir dille, ölmekte olan bir adamın ikinci dünya savaşı sırasında çocukluğu, ergenlik dönemi ve annesiyle babasının boşanması sırasında yaşadığı travmanın Rusya'nın tarihi ve toplumunun evrimi fonunda verildiği bir başyapıt. 2. Dünya Savaşı'nın karanlık günlerini anlatan film, yönetmenin kendi çocukluğundan da izler taşıdığı gibi, Rus tarihine dair ilginç göndermeler de yapıyor. Filmde çocukluğun masumiyetinin savaşın dehşetine kurban gidişi anlatılıyor.

Haneundae, Kore yarımadasının güney doğusunda bulunan Busan şehrine bağlı, Doğu Denizi sahil şeridinin en uğrak noktalarından biri olmakla beraber, plajları her yıl 1 milyon ziyaretçiyi kendine çekmektedir. Haeundae'nin yerlisi olan Mansik, dört yıl önce açık denizde yaptıkları balık avı seferinde bir iş arkadaşını tsunamide kaybetmiştir. O günden beri bir daha denize açılmamıştır. Küçük bir deniz ürünleri restoranını işleterek basit bir hayat sürmekte ve uzun süredir çıktığı kız arkadaşı Yeon-hee'ye evlilik teklifi yapmaya hazırlanmaktadır.

Frederick Loren has invited five strangers to a party of a lifetime. He is offering each of them $10,000 if they can stay the night in a house. But the house is no ordinary house. This house has a reputation for murder. Frederick offers them each a gun for protection. They all arrived in a hearse and will either leave in it $10,000 richer or leave in it dead!

Farklı zamanlarda ve farklı mekanlarda insanlar hayat, müzik, sinema gibi konularda sohbet ederler. Fazla ortak noktaları olmayan bu insanların tek ortak paydası ise sigara ve kahvedir. Bazıları her ikisine de bağımlıdır, bazıları nefret eder, ayrıca bırakmaya çalışanlar, başlamayı düşünenler de eksik değildir. Hepsi birbirinden ilginç kısa filmler, kimi zaman son derece eğlenceli kimi zaman da beklenmeyen bir hüzün barındırmaktadır .

John Fante‘nin aynı adlı romanından uyarlanan Aşk’a Sor (Ask The Dust), 1930’ların Los Angeles’ında yolları kesişen güzel bir kadın ile karizmatik bir adamın hayallerini gerçekleştirme mücadelelerini anlatıyor. Tutku ve hırslarına yenik düşen bu çift, bir yandan ateşli bir aşk yaşarken, bir yandan da hayalleri uğruna zorlu seçimler yapmak zorunda kalır..

n 9, 2016

When his hard-earned kicks get snatched by a local hood, fifteen-year old Brandon and his two best friends go on an ill-advised mission across the Bay Area to retrieve the stolen sneakers.

i 20, 1998

After spending two years in prison, Harry Barber is released, bitter and disillusioned. He then gets involved with a simple kidnapping plot which turns out to be more complex than he imagines.

Lost in a whirlpool of loss and regret, Harry Bradshaw attempts to find innocence.

Bir filmi veya diziyi bulamıyor musun? Eklemek için oturum aç.

Küresel

s arama çubuğuna odaklan
p profil menüsünü aç
esc açık bir pencereyi kapat
? klavye kısayol penceresini aç

Medya sayfalarında

b geri git (veya uygulanabilirse ana ekrana)
e sayfayı düzenlemeye git

TV sezonu sayfalarında

(sağa ok) sonraki sezona git
(sol ok) önceki sezona git

TV bölüm sayfalarında

(sağa ok) sonraki bölüme git
(sol ok) önceki bölüme git

Tüm görüntü sayfalarında

a resim ekle penceresini aç

Tüm düzenleme sayfalarında

t çeviri seçiciyi aç
ctrl+ s formu gönder

Tartışma sayfalarında

n yeni tartışma oluştur
w izleme durumunu değiştir
p umumi/hususi değiştir
c kapalı/açık değiştir
a etkinliği aç
r tartışmayı yanıtla
l son yanıta git
ctrl+ enter mesajını gönder
(sağa ok) sonraki sayfa
(sol ok) önceki sayfa

Ayarlar

Bu öğeyi derecelendirmek veya bir listeye eklemek ister misiniz?

Giriş