Eilis Lacey (Saoirse Ronan), İrlanda'nın fakir mahallelerinden birinde yokluk içinde yaşayan bir kızdır. Sevmediği bir işte annesinin hatrına çalışan Eilis'e kasabasındaki kilise papazı yardımcı olur ve onu Amerika'ya güvenilir bir tanıdığın yanına gönderir. 1950'li yılların New York'unda Brooklyn’e gelen genç kız, Amerika'nın gelecek vaatleri için annesinin evini terk eder. Ayakları üzerinde durma mücadelesi veren Eilis bu arada bir gençten de çok hoşlanır. Fakat gurbet özlemi birkaç ay sonra Eilis için dayanılmaz olur ve bu sırada annesinden gelen bir haber ile İrlanda'ya birkaç haftalığına dönmeye karar verir. Amerikan rüyası İrlanda'daki geçmişi yüzünden bozulan Eilis, iki ülke ve üzerinde yaşadığı hayatlardan birini seçmek zorunda kalacaktır.
Orta yaşı çoktan geçmiş, evli ve çocuklu Amerikalı aktör Bob bir reklam çekimi için Japonya’ya gelir. Tokyo’da kaldığı otelde bir başka Amerikalı ile fotoğrafçı kocasının peşinden buraya gelmiş olan sevimli ama ciddi Charlotte ile tanışır. Dillerine ve kültürlerine uzak oldukları bu insanların ülkesinde fazlasıyla yabancı olan ve iletişimsizlik denizinde boğulan bu iki yabancı, bir Tokyo haftasonunda birdenbire yakınlaşacaklardır.
Bir grup uzaylı dünyayı ziyaret eder ve aralarından birini bu yabancı gezegende unuturlar. Bu uzaylı yaratık 10 yaşında bir çocuk olan Elliot tarafından bulunur. Kısa bir süre sonra aralarında iletişim kurmaya başladıklarında ikisi arasında farklı bir arkadaşlık doğar. E.T. dünyadaki yaşam hakkında bilgi edinirken Elliot da arkadaşlığın gerçek anlamını öğrenmeye başlar. E.T. belirli bir zaman sonra evine dönmek ister ama bunun için Elliot'un yardımı gereklidir. Elliot, E.T.ye yardım etmek istemekte ama yardım ederse arkadaşını kaybedeceği düşüncesi de onu üzmektedir. E.T. ve Elliot, E.T.nin eve dönmesi için çalışmalara başlarlar ancak E.T.nin farkına varan devlet görevlilerinin E.T.yi evine yollamak gibi bir niyetleri yoktur.
Film 12 yaşındaki David’in 1978 yılında kardeşini ararken ormanda bir çukura düşüp bayılmasını ve 1986 yılında uyanmasını konu alıyor.
David’in geçen yıllarda hiç yaşlanmamış olması ve aradaki olayları hatırlamaması, beyninden gelen sinyallerin o sırada Nasa tarafından ele geçirilmiş bir uzay aracını tarif etmesi çocuğun Nasa’da alıkonulmasına neden olur. David’in beyni insanların anlayamadığı bir çok bilgi ile dolmuştur. Nasa çok gizli üssünde çocuğa deneyler uygularken uzay aracından gelen sesler David’i yönlendirir ve kendini bir anda aracın içinde bulur. 1978 yılına dönmek isteyen David uzay aracını kontrol eden bir robotik göz olan Max ile macerasına böylece başlar.
Like many young men in the Dominican Republic, 19-year-old Miguel "Sugar" Santos dreams of winning a slot on an American baseball team. Indeed, his talents as a pitcher eventually land him a slot on a single-A team in Iowa, but culture shock, racism and other curveballs threaten to turn Sugar's dream sour.
Double-agent Alexander Eberlin is assigned by the British to hunt out a Russian spy, known to them as Krasnevin. Only Eberlin knows that Krasnevin is none other than himself! Accompanying him on his mission is a ruthless partner, who gradually discovers his secret as Eberlin tries to maneuver himself out of a desperate situation.
A sensitive girl struggles with first love and bullying in a 1980's Soviet orphanage.
A young immigrant’s life comes crashing down when he gets a distressing phone call from his home country.
In this short science-fiction film, two men are far away from home. Ray and Brad alleviate their homesickness by watching home movies that were shot from their perspective. By means of virtual reality goggles, Ray sees his wife and children play on the beach.
An immigrant from Hong Kong now lives in Los Angeles. He deals with his homesickness and sense of loss after encountering a strange old man.
Jason Lu, a Hongkonger living in LA, works a shift at a restaurant and finds himself in a bizarre situation, and facing a deadly problem.
“An Untitled Film” by George Alshevskij-Jones is a short documentary/visual essay about the struggles of moving to seek a better future in a different country. The research for the film was done by observing and talking to people who have left their home country. It doesn’t matter what country a person has left and in which country he has found himself, the general experiences and emotions stay the same. The most important message that I want the film to convey is that everything is possible and home is not a place on a map, but a place in the soul of each person that I spoke to. The unconventional way of showing many people as one is not just a way of making the film more convenient to create, but a way to fit a much information into one consistent image, that the audience is more likely to understand and perceive as the author intended it. My own experience blended in with the experiences of others.
Photos of Cape Breton landscapes are a google search away, my friends and family are a phone call away, I could probably get a decent donair just about anywhere. If all these things that make my home "home" are so easily accessible, why do I find it so hard to leave? "home(sick)bound" attempts to break that down.
